2 Temmuz 2014 Çarşamba

At Sahibi Olmak Üzerine

At yarışlarında bilmeniz gereken en önemli şey çok fazla cahil ve art niyetli insanın bünyesinde bulunduğu bir ortamla karşı karşıya olduğunuzdur. Özellikle antrenör ve seyis kısmında bu durum maksimum seviyeye çıkıyor.  Bu yüzden özellikle seyis ve antrenörlerin sözlerine çok fazla itibar etmemeniz gerektiğidir. Bir de bu camiada önemli olan durumlardan biri de bir at sahibi atını satıyor ise bilin ki o attan gerçekten bir beklentisi yoktur. Zaten beklentisi olur ise bilmeniz gereken o atı kendisi koşturur.  Örnek olması açısından aşağıda birkaç ilan paylaşayım. Bu atlar çok yüksek bedellerle satışa çıkmış ama ortada bir başarıları yok.
2011 Al-Dişi LION HEART – xxx 175.000tl  3 koşuda start almış 976 şeklinde totosu var. Kazancı sıfır.

2011 Doru-Dişi LUXOR – xxx / 150.000tl  2 koşuda start almış tabelası yok.

2011 Doru-Dişi KANEKO - xxx/125.000tl  5 kere start almış sadece 2 kere 3. olmuş. Kariyer kazancı 9.400 TL

2011 Doru-Erkek DEHERE – xxx 200.000tl   hiç start almış. 

Mümkün olduğunca koşan at almaktan uzak durmanız gerekiyor. Bir çok at sahibi özellikle koşan atlarında var olan sıkıntıları yokmuş gibi göstererek atlarını satmaya çalışır. Burada da tabi ki karşılarında at almaya hevesli kişiler olduğunda da atlarını bir şekilde karşısındaki kişiye satabiliyorlar. Size bu konularda veteriner kontrolüne açık vs diyebilirler ancak kontrole götüreceğiniz veteriner işin ehli değil ve tanıdık değil ise sizi yanıltabilir. Bir çok at sahibinde bu durum ile karşılaştım. Ayrıca birkaç tane satın alınan koşan ata tanık olduğumda atlarda bakımsızlıktan kaynaklı bir çok sorun ile karşılaştım. Bazı atlar zayıflıktan bazı atlar da fazla saman yemekten kilo sorunları oluşmuş ve o şekilde sahip değiştirmiştir. Tabi ki yeni sahiplerinde başarılı olamamamıştır. İstisnai 1-2 isim olsa da genel olarak koşan at almak riski yüksek olan bir işlemdir.

Benim kişisel tavsiyem at alımını genelde sahaya gelmeden yapmak üzerinedir. Dünyanın en ünlü antrenörlerinin kitaplarında genelde tayların disiplinli bir şekilde antre edilmesi gerektiği en önemli kriter olarak yazıyor. Bizim ülkemizde ise 1 at haftada 2 kere çalıştı ise formda olarak gözüküyor. İyi bir antreman programı ile vasat bir atı üst üste kazanacak bir at yapabilirsiniz. Belki bir şampiyon olamayabilir ama istikrarlı ve iyi koşan bir at yaratabilirsiniz.
Yarış atı sahibi olmak bütün bunların dışında biraz maliyetli bir iştir. Daha doğrusu sadece atın maliyeti söz konusu değildir. Atın düzenli bakımı için bir seyis ile anlaşılması gerekmektedir.  Türkiye Yarış Atı Yetiştiricileri Derneği ‘nin bu yıl için belirlediği seyis ücreti 940 TL’dir. İki ata bakıldığında ise 1100 TL ‘lik bir ödeme alırlar. Bunun haricinde %5’de atın kazancından prim alırlar. Antrenörlerde aynı şekilde atın kazancından %10 pay alırlar. Jokeylerde kazançlardan %10 alır. Aprantiler %5 alırlar. Bir de atın beslenmesi ve vitaminleri için ayda ortalama 1500-2000 TL civarı bir masrafı çıkmaktadır. Bu da atın boyutuna kilosuna tükettiği yeme göre değişiklik gösterebilmektedir.   Bir de ahır müracaatı yapılması gerekir.  İstanbul’da ahır müracaatı yapıldığında 2000 TL civarı bir yıllık kira bedeli vardır.
Atlar birer canlı olduğundan dolayı yarışlara hazır olması ve koşup kazanacak seviyeye ulaşabilmesi için belli bir süre geçmesi gerekmektedir. Yani bir atı aldığınızda o atın ortalama 1 yıllık masrafının mutlaka elinizde hazır bulunması gerekiyor. Bazı at sahipleri kendi para hırslarından dolayı atlarını nerdeyse her koşuya yazıyorlardı ve bu yüzden atları erkenden sakatlanıyordu. Sakat bir atın koşturulması ya da atın dinlendirilmeden koşturulması atın geleceğini riske atmaktır. Yani pirince gider iken eldeki bulgurdan olunabilir.
Rakamsal olarak at sahibi olmanın bedeli şu şekildedir.
Atın Satın Alma Ücreti : Alınacak taya göre değişiklik gösterebiliyor.
Seyis Bedeli : 940 TL X12 ay : 11.280 TL
Ahır Bedeli : 2000 TL
Aylık Bakım Masrafı : 1500 TL X 12 ay : 18.000 TL
Kazanınca ödeme : İlk dört dereceye girildiğinde %5 seyis için %10 jokey %10 antrenör için ödeme yapılıyor. Ben danışmanlık hizmeti olarak ise %5 ücret alıyorum.

Yukarıdaki giderler göz önünde tutulduğunda at sahibi olmak pahalı bir uğraştır.  Ancak iyi bir tay, iyi bir bakım ve iyi bir antreman ile yapılan harcamaların çok büyük kısmı geri kazanılabilir.


1 Temmuz 2014 Salı

At sahiplerinin Bariz Hataları

Öncelikle At sahiplerinde sık sık karşılaştığım hatalardan biri atlarına yanlış biniciyi tercih etmeleri. Artık kendi tercihleri mi yoksa antrenörün tercihimidir bilinmez ancak kazanacakları yarışları sırf bu tercihlerden dolayı kaybediyorlar. Olan tabi ki yarışsevere oluyor ancak at sahipleri de ciddi bir gelirden oluyorlar.

Yarış atı sahipleri neden Apranti tercih eder.

Aprantilerin genelde tercih edilme yöntemi Açık yarışlar haricinde kilo indiriminden yararlanma amaçlıdır. Anlaşmalı apranti ile 5 kilo indirim ile koşma hakkına sahip olunur. Anlaşmalı apranti değil ise 4 kilo anlaşmalı kilo ile koşulur. Ancak bir de bunun maddi yönü vardır. Jokeylere %10 mont verilir iken aprantilere %5 mont verilir. Yani bir çok at sahibinin apranti tercih etme sebebi de %5 az pay ödemedir. Ancak apranti bindirilip girilen riski %5'lik parasal kayıp karşılıyor mu bunu aşağıda anlatacağım.

At yarışlarında yarış ikramiyesi üzerinden kazanan atın ilgililerine çeşitli ödemeler yapılır. Bu ödemeler şu şekildedir.

1. Yetiştiricilik ücreti  ( Atı yetiştiren kişilere Yarış ikramiyesinin %15'i kadar yetiştiricilik primi ödenir. Bu parayı TJK yapmaktadır. Atı yetiştiren kişi aynı zamanda atın sahibi ise yarış ikramiyesinin %15'i kadar fazla miktarda ödeme alır.
2. Seyis ücreti : Atın seyisleri koşu ikramiyesi üzerinden %5 pay alırlar. Bu parayı at sahibinden alırlar.
3. Antrenör ücreti : Atın antrenörü, antre ettiği atın gelirinden %10 pay alır.
4. Jokey ücreti : Atın jokeyi bindiği atın ikramiye kazanması durumunda %10 pay alır.
5. Apranti ücreti : Aprantiler jokey yamağı olduğu için jokeyler kadar para kazanmazlar. Aprantiler yarış ikramiyesinin %5'i kadar pay alırlar.

Örnek : 4 ve YUKARI ARAPLAR ŞARTLI 5 Koşu Yarış İkramiyesi 42.000 TL

Yukarıdaki koşuda birinci olan atın sahibinin kazanç dağılımı şu şekildedir.

1. Yetiştiricilik primi 6,300 TL
2. Seyis Ücreti 2,100 TL
3. Antrenör ücreti 4,200 TL
4. Jokey ücreti 4,200 TL
yada
5. Apranti ücreti 2,100 TL

At sahibi atı yetiştiren  kişi ise yetiştiricilik primi almaya hak kazanır. Değil ise yukarıdaki yarışı kazandığında eline net geçen tutar şu şekildedir. 31,500 TL geçer. Ancak atın sahibi atına jokey değilde apranti bindirir ise bu yarıştan 31.500 TL değil de 33,600 TL para geçer. Arada ki 2.100 TL için jokey yerine apranti tercih edilir mi bu kararı at sahipleri veriyor.

Bir sonraki yazımda apranti ve jokeyin avantajlarına değineceğim.



28 Mayıs 2014 Çarşamba

Bu yazı Safkan İngiliz Atı Sahipleri ve Yetiştiricileri Derneğinin yapmış olduğu açıklamaya istinadendir. Muhatapları bellidir.

Bir kere Türkiye'de At sahipleri ve at antrenörlerinin tek amacı para kazanmaktır. Bu işi gerçekten severek ve zevk ile yapan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Genelde at sahipleri atlarını her koşuya kaydedip yaptığı yatırımın çok fazlasını kazanmaya çalışır. Bu sayede atın yıpranmasını ya da sakatlanmasını hiç umursamaz. Ne zaman umursarlar gerçekten onları kaybettiklerinde.  Bir de At yarışlarında çalışan ya da oralarda bulunanların bir çoğunun eğitim seviyesi çok alt seviyelerde. Tamam Boğaziçi ya da Odtü mezunu olmalarını beklemiyoruz ama zamanında babası atçıymış, zamanında işte dedesi jokeymiş bu da dedesinin mesleğini sevdiği için o işe sevdalanmış falan diye orada görev almasın. Bir sürü At antrenörlüğü mezunu var ama iş bulamıyorlar. Sırf yukarda belirttiğim kişilerden dolayı. Tabi ki At antrenörleri Yüksek Okulundan mezun olup da bu işi yapamayacak olan çok kişi de var ama genel olarak bu işler de hatır gönül ilişkişinin olmaması gerektiğidir.  Eylül ayında Enternasyonel Koşularda zaten gerçekler yüzümüze tokat gibi çarpıyor. O tarihlerde yurt dışından vasat at gelsin diye dua eder hale geldik. Çünkü  gelen atlar sınırlı güce sahip olmasına rağmen bizim atlarımızı çok kolay geçiyor. Ondan sonra bizde şapka düştü kel göründü durumu oluyor. O kadar enteresandır ki Avrupa'da esamesi okunmayan orta kalite atlar gelip bizim atlarımıza pozisyon bile vermeden yarış kazanıyorlar. Sonra bizim yöneticiler çıkıyor seneye bu farkı kapatıcaz. Sonra seneye yine aynı durum. Kısaca bu kafa yapısı ile isterseniz aygır olarak Fastnet Rock'ı, Frankel'i , Galileo'yu, Uncle Mo'yu getirin değişen bir şey yok. Ali Amca'nın, Veli Dayı'nın babadan kalma yöntemleri ile atlar antre edildiği sürece bu durum değişmez. Zaten en basitinden oradaki insanlar bu işlere bilimsel yöntemler ile yaklaşır iken bizde ise ilkel yöntemler kullanılıyor. Şimdi arada ki farkı anlatmak için burada ki sayfalar emin olun yetmez ama bizim ile Avrupa arasında ki en büyük farklılık zihniyet farkıdır. Yoksa atlarımızın çok kalitesiz olduğunu falan düşünmüyorum. Sadece atlarımız gerektikleri kadar iyi çalıştırılmıyorlar. Bazen Türk Yarışcılığı olarak bir şampiyona sahip olsak bile doğuştan gelen yetenekleri ile bunu başarıyoruz. Ribella, Sabırlı, Bold Pilot doğuştan şampiyon olan isimler. İyi ahır bakımı ve doğuştan gelen genetik özellikleri ile çok başarılı oldular. Farklı bir spor dalı olan Futbol'a döndüğümüzde ise antreman ve antrenör farklılıkları çok daha belirginleşiyor. Şu an için Türkiye'nin en iyi ve en kaliteli oyuncusu Arda Turan'ın gelişimine bakmak gerekiyor. Türkiye'de iken Arda Turan sürekli sakatlanan ve kilo sorunu yaşayan çok teknik bir oyuncu idi. Sonra İspanya'ya gitti ve orada gördüğü antremanlar sayesinde şu anda hem fit hem de hayatının en formda dönemini yaşayan bir oyuncu oldu. Şu anda belki Atletic Madrid'den Barcelona'ya yada Manchester United'a transfer olacak. Ancak görüldüğü üzere Arda yurt dışına gitmemiş olsa idi belli bir seviyeyi hiç geçememiş olarak kalır belki de Rıdvan gibi futbol hayatına erkenden veda etmiş bile olabilirdi. Bu bir ihtimal ancak Arda'nın Türkiye'deki hali ile İspanya'daki hali arasında ki fark çok fazla. Şimdi At yarışları ile ne alaka diyebilirsiniz ancak spor dallarının tamamında disiplinli ve kaliteli bir antreman yöntemi ile her zaman kaliteli bir sporcu yetiştirebilirsiniz. Atlar için de bu geçerli bir yöntemdir. Atınız belki bir şampiyon olmayabilir ama küçüklüğünden itibaren doğru antreman yöntemleri ve doğru beslenme ile çok iyi bir at elde edebilirsiniz. Elinizde Bir Bold Pilot, bir Ribella, bir Sabırlı olmayabilir ama size zevk yaptırtabilecek bir ata sahip olursunuz. Yarış atları doğuştan gelen fizyolojik özellikleri sayesinde birer atlettirler. Bu özellikleri iyi ellerde işlendiklerinde her biri kaliteli ve başarılı atlar olur. Ancak haftada 2 kere 600 metre ya da 800 metrelik galop yapma ile hiç bir yarış atı üst düzey bir at olamaz. Sadece doğuştan gelen bir yeteneği var ise sizi şaşırtır ve üst düzey bir at olur.


@Ayhan__AYDIN
ayhanaydin@gmail.com